17 Nisan 2016 Pazar

Her hissediş, geliş amacına yakınlaştırır. Omzunda ağladığım kadınlar bugünümü bugün yapan. Omzundan diken çıkan kadınlar, ben omuzlarında ağlarken. Hem feda dolu bir parçasını veren hem de kafanı delip kan akışını izleyen. Kanamış kadınlar bunlar. Bu günlerde kadın sıfatının üzerinde fazla duruyorum. Muazzam bir karmaşası yokmu kadının? Vücudunda morluklar var kadının, ne yüzünden morluklar oluştu anlayamıyorum. Biri mi dövdü, ya da bir yerlere mi çarptı kendini, çok şehvetli bir sevişme mi yaşadı. Bilmiyorum, morlukları kapatışını izliyorum. Bir çok acıyı nasıl gizleyebiliyor, hayranlık uyandırıcı. Resmen tüm yaralarını gizleyip markete gidebiliyor, pazara çıkabiliyor, gün için gelen kadınlara yemek hazırlayabiliyor. Ne büyük trajedi tanrı! Ben buna alışamam hayır görmemeliyim bunları. Hissetmemeliyim boşverişini. Ben güçlü değilim tanrım, boşveremiyorum nefes almaya devam edip. İçimden çıkıp kapalı havuzumda yüzemiyorum. Ama bir kadın boynunu örtüsüyle gizliyor, ben kadının ölmüş çocuklarına ağlıyorum. Büyüdükçe dünyanın acınası halini görüyorum. Onlar acınası hallerini ve morluklarını gizlemek için omuzlarından dikenler çıkarıyor. Ben o dikenlerin kafamın içinde nasıl büyüdüğünü hissederek ölüyorum.

16 Nisan 2016 Cumartesi

İlk düştüğümde bana sıfat seçmemi söylediler, kadınım dedim. Bu kadınlık benim. Bu bedeni ilk ben sevdim, ve sevgimin sonsuza ulaşacağı şekilde sarıldım kadınıma. Kadınım, kadınlığım, benim güzel kadınlığım. Bu beden benim dedim. Karşısında durdum düzenlerinin yeni çıkan göğüslerimi saklayarak yürümektense göğsümü gere gere çıktım apartmandan ve dünyaya saldım gökkuşağını. Göğsümden, tahtayı andıran yerinden gökkuşağı çıkardım günlerce. İstediğim adamlara ve kadınlara dokundum. Onların bedenleri hayranlık vericiydi, ve onlara dokunmak benim için parmaklarımda dolaşan küçük bir uğur böceğiydi, uçmasını beklediğim ama istemediğim. Bedenim üzerinden konuştu düzen diye uydurduğumuz mavi aç bir kuş, bedenime ve bedenlere dokunan parmak uçlarıma hakaret etti. Parmaklarımı jiletledi ben ayı olmayı istediğim bir günde uyurken. Sevmeme de hayır dediler sevişmeme de, sevişmekten hep korktum ben. Ben sadece dokundum ve öyle güzel bir el vermiş ki bana tanrı jiletlenmiş yerlerinden fidanlar çıktı parmaklarımın. Sonra bana artık kadınlığın bitiyor dediler, ki ben çok seviyordum vücutlara fidanlar ekmeyi.

3 Nisan 2016 Pazar

müziğin sesi sonuna kadar açık, ve şarkıya eşlik etmeye çalışan adam şarkının bir adım gerisinden şarkıya eşlik edip tüm melodinin güzelliğini yiyor. kafamı gitarın telleri gibi sallıyorum, açık pembe hırkam ve siyah ojelerimle ortama ayak uydurmaya çalışıyorum. ortam, ortamda kağıtlar yazılar yazılmak için değil içine çiçek koyup çiçeklerin ölümünü hissetmek için. gördüğüm her varlık için bir çiçek ekiyorum ve tanrının kafası güzel olsun diye tüm çiçek tarlamı kağıtsız ateşe vereceğim. tanrı bu kadar kötü çocuğuyla uğraşırken ne kadar yorulmuştur, sevgili babacığım. bazen yaşadığım şeylerin gerçek mi yoksa hayal mi olduğunun farkına varamıyorum, saç diplerim ıslak ancak ben bunu balkondayken hissetmek yerine yastığa kafamı koyduğumda hissediyorum. balkonda rüzgar yüzüme vuruyordu. acaba hissetmedim mi? acaba ben o gün o adamla sarılarak mı uyudum, uyuyan ben miydim bunların hepsi bir hayal miydi? hayal gücüm bu kadar yüksek diye belkide böyledir, hayallerim o kadar gerçekçiydi ki her zaman. yaşadıklarımı da hayal diye görmeye başladım. saçlarını örüyor kadınlar, ne kadar güzel kadınlar bunlar. kadınlar neen bu kadar güzel ve oyunbaz, erkekler neden bu kadar saplantılı. erkekler çok saplantılı. kendinde kurtulabilmiş erkekler var sayemde, artık daha güzel bir erkek, artık daha sevgi dolu. güzel bir çocuk büyüttüm. ben onu bana değil, dünyaya yetiştirdim. acısını her anımda yaşıyorum. benim küçük fidanım, küçük fidanımda açan çiçekler kurutularak bir kağıda girdi. biraz tat verdi dilde kalan sarılığa.