19 Mayıs 2015 Salı

"olabildiğine sarhoşum. bilgisayarı gözüme sokarak yatağımda yazıyorum. hem de bilgisayarı yüzüme düşürerek. radyoculuk işine geri dönmeyi düşünüyorum. açıkçası güzelim hikayenin de amına koydum. tabi bu benim umurumda değil. sarhoşken bile kibarlığıma dikkat ediyorum. her neyse. aşık olduğunuz adamı tanıyorsunuz değil mi? aşık olduğunuz adam ya da hatun kişisini tanıyor musunuz? tanıyorsanız ne mutlu size. siz mükemmel insanlar. siz ne mutlu insanlarsınız. mutlusunuz değil mi? kusura bakmayı biraz sarhoşum, ben her zaman sarhoş olurum. ben her zaman içerim. saçma kafiyelerim yok. bu yüzden beni sevmeyebilirsiniz, saçma kafiyelerim olmadığı için ya da hayal dünyalarınızı tatmin etmediğim için. ben gerçeklerle ilgilenirim. sevdiğiniz adama seni seviyorum demeye cesaretiniz olmadığı için ve bu cesaretin bir gün geleceğinden korktuğunuz için başka birinin kollarına kendinizi atmanız gibi. yapıyor musunuz gerçekten, yani sevdiğiniz adamdan kendinizi uzak tutmak için başkasına kendinizi sunuyor musunuz? ceylan ertem dinliyor musunuz? bu bir hikaye değil mal mal bakmayın yazdıklarıma. konuşuyoruz işte. gerçekleri pat diye yüzünüze vurduğum için benden nefret edecek misiniz? hiç sevişmeyen insan nereden bilsin insanın hassas noktalarını değil mi? cini sek içen birinden ne beklersiniz ki? çok mu soru sordum? sizin aklınızda da yok mu yüzlerce soru, sadece ben miyim sanki düşünen? huzurlu hissedeceği yeri arayan tek ben mi varım şu kocamanlığıyla göz korkutan dünyada? büyük harfleri varlığından bile rahatsız olan gözlerim bütün kötülükleri görmeyi ister miydi? sarılmak ister miydi kollarım soğuk yastığa? sanki sen isterdin her gece ağlamayı? ayılıyorum sanırım. ayılmak berbat bir şey dostlarım. dostlarım? kim lan bu benim dostlarım. yüzünü hiç görmediğim adamlar mı?
hikayenin gidişini merak ediyordunuz değil mi? bu da bana kalsın. ama unutmayın her hikayenin sonu ölümdür, acılı yada acısız, ama her hikayenin sonu ölümdür dostlarım. siktir.kahrolası bilgisayarın şarjı çok az. ne biçim bir bölüm oldu bu. mutlu muyum bu boktan yazıyı yazdığıma, evet. siz mutlu olmayın, insan mutlu olmak için gelmemiştir dünyaya. o yüzdendir bu "öbür dünyada mutlu olacaksın sabret" kandırmacası. bu bir kandırmaca. inancını ne olursa olsun bu inandırmacayla psikolojimizi sıradan insan seviyesinde tutmaya çalışırız. sıradan insan ne acaba? sıradan olan insanın da amına koyayım. küfrediyorum diye beni sevmeyebilirsiniz. beni sevmek zorunda değilsiniz. hatta beni sevmeyin diye kaçtığınız gerçekleri vuruyorum suratınıza. ki ne kadar gerçek olduğu tartışılacak şeyler bunlar.


lanet olasıca kuru popo yiyen sandalyeye oturdum. bugün radyocuğuluğa geri dönüşümün zaferini kutluyoruz. öyle konuşacağım mal mal. insanlarda bunu dinleyecek. insanların bunları dinlemesini ister miydim? sarhoş olmak ister miydim onca insan arasında, içmek ister miydim cesurca? ne isterdim lan ben, bir insan ne ister dostlarım? insan ne ister hakikaten güçten başka, güçten başka ne istiyorsunuz, anne çocuğunun başarılı olmasını neden ister ya da eşinin terfi almasını, sırf güç için ister. kadınlar güce niye bu kadar düşkün, daha fazla başarı, daha fazla güzellik, daha fazla, daha fazla, oldukça fazla daha fazla... neden hep daha fazla? neden doyumsuzluk? bir erkeğe bir ev yeter oysaki tek odalı, huzur bulabileceği güler yüze ile tav olur erkek ne gerek var bunca saçma çabaya? ne gerek var lan güce? ölmeyecekmişiz gibi yaşama arzumuz neden, sanki ölmeyeceğini biliyorsun birazdan. nereden bileceksin delik donundan giren soğuk havanın seni üşütmeyeceğini. ne biliyoruz ki zaten, bir içmesini biliyoruz adapsızca, bir de sevişmesini, tabi o da adapsızca. sanki tanrı bir tek bunun için yarattı bizi. tabi tanrının varlığını tartışmayı da iyi biliyoruz. bir sonuca varamıyoruz o ayrı. ama bence tanrı var, eğer olmasaydı şizofren olduğumu kabul etmek zorunda kalırdım. güzel cümleleri kopyala yapıştır zaten, kendin fikir üretme koduğumun beyinsizi. ne üretebilirsin ki düzüşmekten başka bir şey düşünmeyen o beyninle, iki şarkı besteledin diye adam mı oldun lan sen, ya da iki cümle kurdun diye adam mı kesildin, içtin diye dünya da en cesur puşt sen misin? kaç milyar senedir insan var, onlar hiç cesur olmadı mı sanıyorsun. niye yaşıyoruz lan biz, ölmek için yaşamak saçma değil mi? hadi balkona çıkıp "tanrım neden ölmek için yaşıyoruz biz?" diye soralım. sopası yok ya tanrının ya da parmağı ne gözümüze batırabilir ne de kıçımıza sokabilir. soralım, bizimle eğlenmek için mi yaratmış bizi soralım, sonra özür dileyip ağlayalım yastığımıza, tanrı diye sarılıp. tuzlu fıstığımızla birlikte kusalım tüm leşliklerimize, ne de olsa en ucuz mezemiz o. neyse benim ruhum yoruldu, ruhum harap, ruhum sizin leşiniz. hepimize umutsuz uykusuzluklar, hepimize yastığa sarılarak uyumalar. "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder