10 Haziran 2020 Çarşamba

Ah evimin küçük güzel hatırası, kedileri camdan besleme bahanesiyle onları korkarak sevdiğim günlerim. Bir gün öleceğim ve yanımda sevdiğim tek bir insan bile kalmayacak. Ama unutmayacağım bütün sevişleri. Anlamsız olan her sevgiye lanet savururken kendi sevgimin iyileştiren yüzünü hatırlayıp mutlu olacağım. İnsan hatırlamaz mi kendi sevgisinden geriye kalanları? Bir kaç ufalanmış bayat ekmek içi taneciği gibi. Ne olduğu tam olarak söylenemeyen ama herkesin bildiği. Kendi sevgilerimi şuan hatırlıyorum. Yolculuklarimda otoban kenarlarına iki dakika içinde ektiğim tohumları son kez öpüşümü. Sabah beşte gökyüzünün içimde oluşturduğu hisse karşılık, saygıyla onunla kadeh kaldırışımızı, bir adamın suratını ilk defa tabloya resmetmeye karar verdiğim anı, beyaz tüylü güzel köpeğin ellerimi yalayarak bana olan sevgisini sunduğu günleri. Bunların hepsini bir çatıdan düşmeden önce hatırlayacağım veya eskiden hayalini kurduğum üst geçitte sallanan bedenimin bilinci kaybolmadan. Bir yazar olmak istemiyorum, ya da bir bilim insanı. Avazım çıktığı kadar bağırarak hissetmelerini istiyorum insanların, yanlarında sürekli taşıdıkları anlardan ibaret olduklarını. Sevdiğim dostlarım ve gerçekten severek seviştiğim bir kaç adam dışında yaşadığım hiç bir anımda benim dışımda insan yok. Ki o anılar da aklıma gerçekten gelir mi bilmiyorum.

11 Ocak 2020 Cumartesi

Önceden kendimi çok daha iyi anlatabildiğimi fark ettim. Açıklamak, anlatmaya çalışmak çok daha kolaydı. Düşünceler derine indikçe kelimelere anlamlar ekleniyordu. Artık kendimi sıkışmış hissediyorum. Sanki yeteri kadar kelime bilmiyorum. Sanki cümleye büyük harfle başlamaya alışmak ne kadar değiştiğimi gösteriyor. Kalıplar içerisinde yok oluyormuş gibi hissediyorum. Hayal dünyamı insanların ihtiyaç duyduğum sevgileriyle eğip bükmüşüm. Artık sevgi ihtiyacımın da karşılığında vereceğim sevgi insanlara yetmiyormuş gibi hissediyorum. İnsanlara sevgi yetmiyor. Her şeyin güzelleşmesini sağlayan bir şey insanlara yetmiyor. Bu insanlar dediğim benim de içinde bulunduğum bir topluluk. Geçen gün bir bebeğin ağlamasını sevgiyle susturdum mesela. Hepimizin tiz çığlıklarını sevgi susturmaz mı? Bu aşk olarak tanımladığınız biyolojik bozukluktan bağımsız bir şey. Önceden herhangi birini sevebilirmişim gibiydi. Herkesi sevebilirmişim gibi. Artık öyle değil. Sevgimi kısıtladım. Ki bunu yapmayan insan da görmüyorum. Burayı özlemişim. Dönüyorum. Bir gün ölürsem buraya yazmadığım iki sene de mutlu bir hayatım olduğunu bilsinler. Kahkaha attım, dostluğu öğrendim, başarıyı tattım, içimde en büyük acıyı oluşturan şeylere su serpecek cesareti gösterdim. Güzel günlerim oldu. İçimdeki koca dev dinlenmişti sanki. Geri döndüm. Bundan önce de okuyan yoktu umarım bundan sonra da olmaz.