6 Şubat 2016 Cumartesi

soylenirken buldum kendimi. Yine kendime kızıyordum. Baş harfleri buyuk yazan telefona sövüyordum. Kendimi bundan daha kotu hissettiğim zamanlar oldu. Ama yine annem gibi dünyaya ve düzenine sövdüm. Tanrı sevimsizliklerle dolu yaratmıştı, matinesini yaşıyordum hayatın, enerjisi daha düşük. Böbrek taşı düşürsün diye bira içmek gibi, bira içiyordum. Etraftaki herkes bira içiyordu. Hepsinin içinde bir taş vardı, ve bira sadece taşı yıkıyordu. Parfümcü kızla saçma bir diyaloğa girmiştim, bana iyi gelecek bir konuşmaya ihtiyacım vardı. Benim için değerli biriyle konuşma isteğim bir dakika boyunca çalan ve bitirildi yazısıyla son bulmuştu. Bana kimse iyi gelmek istemiyordu. Tanrı içtiğim biraları affeder mi? Peki tanrı sevişmek için cesaret birası içen adamları affeder mi? Tanrı gerçekten affetmeyi sever mi? Bu insanlar gülüşlerinin ne kadar iğrenç olduğunun farkında değil mi, bir de fotoğraflarına yüklüyorlar gülüşlerini. Bedenimi kaça bölersek dört yaşında çocuklar olup kendimle oyunlar oynarım. Benimle oyun oynamak da hiç güzel olmaz, ben hep mızıkçılık yapardım. En azından oyun arkadaşlarım boyle söylerdi. Hepsi evli şimdi, çocukları bile olmuştur belki. Kendimle konuşmalarım niye bitmiyor, niye kendime kızıyorum. Niye insanların düşünceleri bu kadar önemli. Tanrı neden herkese duşunmesi için bir beyin verdi? Tanrı babanın küçük kızı olmadığım gerçeğiyle yüzleşmek can yakıcı. Ahmet Erhan şiirleri okusunlar beni uyutmaya çalışırken, sabahları annem Ahmet Kaya şarkısıyla ilk sigarasını içtin. Ahmetler bu kadar hayatımın içinde ne zaman yer etti. Dünyadaki acılar neden bir diken olup ellerime batıyor, ellerim çok acıyor. Doğumum şu binada oldu, benim gerçek doğumum. Peki doğduğum yerde olmak neden bana acı veriyor? Acaba şu ilaçları kullansam insanların yuzleri küfür mu ederim yoksa kufredecek kadar değersiz olduklarını mi görürüm, ben bana yeterim. Yeter! Kendime tüm yeterlerim. Kar yağıyor, saçlarına kar yağmış bir adamla tanıştım. Değişik adamlar. Kadınlar da değişik. Çantalarında ruh halleri ve dolaplarında yüzlerce çanta olacak kadar savurganlar. Söyleyeceklerim bitmedi, ve ben her konuştuğumda canımın acıdığını hissediyorum. Yerdeki kareleri sayarken aralarındaki çizgiler kayboluyor, kadınlar kalçalarında bebekler taşıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder