22 Mart 2016 Salı

parmaklarımın dinç kalması gerekiyordu, hissettiğim parmak uçlarımla hissetmediklerimi sıkmaya çalışıyordum. tüm parmak uçlarım uyuştuğunda avuç içimi parmaklarıma sürtmeye başladım. ellerimi neredeyse kırk iki dakika boyunca ovdum. parmaklarım ve avuç için kızarmıştı. başımı nefes almak için kaldırdım, iç güdüsel bir şey bu. insanlar başlarını kaldırdıklarında daha derin nefes almaya başladıklarını düşünürler, ya da ben gözlemlediğimden bu saçma sonuca vardım. ki eğer doğruysa, insanlar böyle zannediyorlarsa insanları itici bulmakta sonuna kadar haklıyım. her nefes almak için başımı kaldırışımda insanların sayısı daha da artıyordu. insanların orada olması ellerimi daha çok sıkmama, dudaklarımı ısırmaya başlamama neden oldu. dudaklarımı hissetmiyordum. dudaklarım narkozun etkisindeymiş gibi uyuşmuştu. insanların sesleri artıyor daha çok ses geliyordu. kendimi sıkmanın etkisinden midir bilmem, bir anda tüm yüzüme yayıldı. gittiği yolu hissedebiliyordum. gözlerimin çevresinde dolaşıyordu. korkutucuydu. gözlerimin çevresindeki uyuşma daha çok telaşlanmama, daha çok telaşlanmam ise biraz daha ilerlemesini sağlıyordu. başım hala dönüyor. ben bu dünyada yaşayamayacak kadar ara bir yoldayım. ne bir patikayım ne de otoyol kenarında duran kadının elindeki sigarayım. insanlardan kaçmak için güzel bir gün, bahçede tütsü yakıp sigara içmek istiyorum, ayakkabılarım bir kenarda kalsın. bedenimden tiksinen ruhum mola vermek istiyor ve ben bir saat altı dakika boyunca onu bedenimde tutmak için savaşıyorum. çok yorgun hissediyorum, gökyüzü ve deniz. bu kurak sarı toprak yerine gökyüzü ve deniz istiyorum. aslında güzel olan gökyüzü ve deniz değil, benim onu istiyor olmam. bu benim hissim, gökyüzü ve denizin benim olması pek de önemli değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder