10 Mart 2016 Perşembe

vicdanımız, ölümü, kadın. bu yazım küçük bir kıza mektuptur, beden yaşı büyük, duyguları küçük yaşta bir kadına... hayatın en güzel hissini yaşıyorsun kadın, seviyorsun. Sevmek, gövdenden yayılan dalları hissetmeni sağlar. Dallarda filizlenen çiçeklerini görürsün teninde. Sen görüyorsun biliyorum, yüzünde aşka dair çiçekler açılmış mevsim sonbahar olsa da. Görüyor, ses edemiyorum. Aynaya bakınca yüzündeki çiçekleri her sabah görüyor olmak sana yaşanası bir dünya kılar. Fakat bu dünyanın en acı veren kısmı, çocuksu bir saflıkta olması. Büyümek gerek. Tanrı, öyle ihtişamlı bir düzen kurmuş ki, insanın gövdesinden yayılan bir acı insanı büyütüyor. Yüzündeki çiçekleri soldurup, içindeki dalları kırıyor fakat seni büyütüyor. Sen büyümekle büyümeyi istememek arasında benim karşımda oturacaksın. Biliyorum ki, kendine herhangi bir büyüklükte iğne batırmayacak ve bahaneler bulacaksın. Kaçacaksın. Küçük bir kız çocuğu her zaman kaçar. Hepimiz büyümeden önce diğer insanların sevgi dediği o ağacı içimizde büyütmüş ve bu ağacı korumak için elimizden geleni yapmış insanlarız. Sen sevginin peşinden güçlü bir kadınsın. Sana saygım sonsuz. Ve bu ağacı korumak için bana yönelttiğin dikenlerini kabul ettim, kabul etmemiş olsaydım dikenlerimizi kılıç yapıp savaştırmıştık aylar önce. Bu dikenini kabulleniş nedenim ise, içimde ağaç yetişmeyecek solgun toprakların var olması ve bana sunacağın bahane dikenlerinin haklı oluşu. Kendini inandırmayı seçeceğin bahanelerin benli kısımlarının doluluğu. Kendini inandırmak isteyecektin, ben hatamı bilip sana geldim yetiştirdiğin ağaca hayran kalıp. Aziz dostum, sana göre dostum demeye bile hakkım var mı bilmiyorum. Ama ben sana iyi niyetle harmanlanmış bir dostlukla yaklaşıyorum. Umarım bir gün neden boyle bir şey yaptığımı anlarsın. Dikeninle yeterince kendimi yaraladığıma inanıyorum, biraz daha büyüyecek kadar yaraladım. Topuklarımdaki uyuşmadan başka bir şey hissetmiyorum şuan, sanırım kök salıyorum! Kadınlığı, bildiğim kadarıyla sana anlatmak isterim. Bildiğimden ziyade yapmaya çalıştığım kadarıyla. Kadın hisseder. Kadın öyle bir canlıdır ki, acı ve sevinçten ziyade bir kuşu, denizi, kıyısına işenmiş binayı bile hisseder. Seni hissediyorum. Samimiyetimi istediğin gibi sorgulayabilirsin, asıl sorguda ben ellerimdeki ufak lekeleri senin dikenlerinle silmiş bir şekilde çıkacağım. Seni hissediyor ve sana kıyamıyorum. Dostun olabilmeyi diledim, yanında olup sana destek olabilmeyi sen güçlü kalmalısın diyebilmeyi. Gözlerini bağlama sakın. Gözlerini bağlarsan o ağaç vücudunun her yerine zehirli tohumlar bırakır senelerce. Gözlerini aç, ve kendini severek içindeki ağacı yetiştirmeyi öğren. Güzel soruların var aklında, saklı çuvalına dolduracağın cevapları bulmak için soracağın sorular. Bunca acıya niye katlandın, neden kabullendin diyeceksin. Senin vereceğin bir cevap güzel kadın, bulacağın ilk bahanen. Orada olmamalıydım, bu benim hatam ben hatamın acısını senin yüzüne oturttuğun ifadenin rüyalarıma girmesine izin vererek çektim. Ben hatamın acısını yaşamadan karşına çıkamazdım. Bu da benim büyüme şeklim, sen büyüyorsun, ben büyüyorum. Umarım ders çıkarıp en güzel kararını verirsin. Ben öyle yaptım. Hayat bize, sınav bizim. İyi niyetini bildiğim bir kadına, vicdanın betonu delme çabaları...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder