22 Ekim 2015 Perşembe

bugün tatlı bir yorgunluk ve her şeye isyan ediş isteğimle yazıyorum sana. bünyem artık çoğu şeyi kaldıramaz duruma geldi. yokuş yukarı yürüyemez hale geldim ve tabi koşamıyorum. sigara oldukça zarar vermiş ciğerlerime, ama ciğerlerim oldukça memnun halinden. siyah onlara yakışıyor. fabrikada tütün saran kıza özeniyorlar sanırım. ne güzel şarkıydı değil mi o?
çaya olan bağlılığım her geçen gün artıyor, artık paramın büyük bir kısmını bu ikiliye harcıyorum; çay ve sigara.
insanları garip buluyorum son günlerde. ve annemin her zaman bahsettiği o kötü insanlarla tanışıyorum. hani her zaman "kimseye güvenme herkes kendini düşünür, insanlar güvenilmezdir seni sırtından vuracaktır" derdi ya. o tarz insanlarla tokalaşmaya başladım son zamanlar. ve ellerimi kirli diye kesmek isteyerek uyandım bu sabah. insanlar farkında mı? ya da insanların umrunda mı? iyimser olmanın zararlarını yaşamaya başladım. "bu kadar saf olmamalısın sana zarar veriyorlar gözlerini aç artık!" ile onlara çocukluklarındaki saflıklarını hatırlattığım için ilk önce bana sonra kendilerine kızdılar. tabi bunu da gerçek değer verdiğinden emin olup olmadığımı bilmediğim insanlar yaptı. herkese anne şefkatiyle yaklaşılamazmış mesela bunu öğrendim. kadınlarla arkadaşlıklarımın gerçekten berbat olduğunu kendime hatırlattım. farkına varmadan kadınlar, onlara bazı haklar tanıdım, ve bunu da sadece beni sevsinler diye yaptım. içlerindeki pislikleri görmezden gelmek istedim hep. sanırım en büyük hatam, küçük pollyanna olmaktı. her şey o kadar güzel değil, dünya pislik yuvası.
kötü hislerin üzerimde birikmesindendir ki, parmağımı bile kendi bilincimle oynatmadım. kuklaydım adeta, ve kukla ruhları beni hareket ettiriyordu. iyi buldum bu ismi; kukla ruhları. aferin bana.
o gece, o kadının yüzünü gördüm. ilk defa birinin kader çizgisini silip çizginin izi kalmasın diye defalarca karaladım. karalamam da güzel bir kadın sureti belirdi ve ben ilk defa birinin geleceğini değiştirdim. bu güç bana ağır gelmiş olacak ki zamanın nasıl aktığını hissedemeyecek duruma geldim.başımın arkasına bir saat çakmışlar ve her saniye donuk bir ses çıkarıyor gibi.
bilmiyorum, bir adama aşık olup o adamın kaderinden kendini silmek nasıl bir ruh hali gerektirir, pişman mısın diye sorarsan... kanser kola yayılmadan elini kesip atmasına yardımcı oldum derim. çok saçma değil mi dostum, çok ihtiyacım varken, ihtiyacı varken. acı çekmekten korkmak çıldırtıcı değil mi?! bilmiyorum. neyi ve neden düşüneceğimi bilmiyorum. bir satranç oyununda olmadığımızın farkına varmalılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder