9 Kasım 2015 Pazartesi

poşeti açılmamış dergim yastığımın altında günlerdir. ve ben günlerdir bir şeyler için oradan oraya koşturuyorum. günlerdir mükemmel bir koşturmaca, mükemmel bir savaş. ve ruhumun itilaf devleti savaşmaktan yılmıyor, usanmıyor. ölmesini göze aldığı yüzlerce askeri var zayıflığım karşısında. kötü bir insan gibi görünmek mi daha güçlü kılar insanı ya da zayıf bir ruha sahip olduğunu hissettirip karşındakini kandırmak mıdır güçlülük? yazık bize. biz güzel ve yorulmak üzere olan yalancılarız. gerçekten sıkılmıyor muyuz bundan? ben git gide yorulduğumu, yavaş yavaş çöktüğümü hissediyorum. ve her çöküş bir diriliş. biten başlar, başlayan biter. göz açıp kapayıncaya kadar yavaş geçen bir sürede tüm günüm. neler hissediyorum gün boyu? mutlu ve mutsuz olabileceğim nedenlerin listesini mi tutuyorum beynimin bir köşesinde. aniden gidiyorum arkamı dönüp, her şeyi çıkarıyorum görüş açımdan, yüzümü denize dönüp gözlerimi kapatıyorum. karanlığımı bölmeye yetecek kadar güçleri yok sokak lambalarının denize vuran ışığının. ben bir adamla denizin ortasından şehri izliyorum.
hep "bir adam" deyip duruyorum. kim ya bu adamlar? adamlardan tiksiniyorum, kadınların zaten nefesi nefret kokar. ben kendime bile acıyarak sesleniyorum.
kahvemi termosta unutmuşum üç gündür termosun içinde ve açıp temizlemeye gerçekten üşeniyorum. kıyafetlerimi yıkadım astım, kurumuşlardır elbet, kıyafet asacak birileri toplayıp fırlatır ütü masasına diyerek onları da toplamıyorum.haftalardır yeni bir şarj aleti almaya gitmiyorum, fakat her gün sigara yakmak için balkona çıkıyorum. arada bir oksijende kaçıyor ciğerlerime, nasıl mutludur ciğerlerim açık tenlerine.
hissedişler köpek derisi. aç kalışların miyavladığı zamanlar. bir adamla satranç oynayıp ona bilerek yenilmek gibi kedi sevmek. bir süre sonra sıkılıyor insan ve her tarafına kedi tüyü bulaşmış oluyor. kedi kokusu siniyor. ben sen kokuyorum bazı günler. kim kokuyorum ya ben? hangisinin kokusu bu? hepsinin kokusunu hatırlıyorum, tam bir sıfat veremiyorum ama hatırlıyorum. son zamanlar senin kokun burnumu hedef seçmiş olacak ki başımın etrafında dönüp duruyor. sen erkekliğin öldüğü sofradan tanrı babayla konuşuyorsun. baba, kızını yıkan bir adamı dinlemeye utanmıyor musun? gece yatarken kendine acıyan bir adamı evladın olarak bağrına basıyorsun değil mi, küçük kızın ağlasın bir köşede. küçük kızını sevmiyor kimse.
baba kelimesini ne çok kullanıyorum bu günlerde. karşı karşıya gelmek ya da gelmemek işte bütün mesele bu. katlan köle, sırtında kemer izlerine rağmen katlan, tanrı babanın kırbacı bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder