1 Kasım 2015 Pazar

iyi niyetin salaklık olarak görüldüğü günlerdeyim.
ve bazı şeylerin görülmediği.
ne ben görebiliyorum ne de kirli sakallı adam.
çabalarımızı görmeyecek şekilde kapamıştık gözlerimizi ve kendi bildiğimiz notaları okuyorduk.
sarılmamızı izlemek için çekirdeği hazırlıyordu tanrı baba.
biz babamızın sözünü kesip birbirimize bağırıyorduk, yan masada.
benim çocukluğuma kızıyor, onun büyüklüğünden korkuyordum.
evet, çocuk diye bahsettiği bendim,
ve o hiç bir zaman öğrenemedi ses tonundaki değişimden neler olduğunu anladığımı.
belki de böyle bir şeydi,
görünmez bağlarla bağlı olmak.
biz biraz ileri gittik sanırım bu bağlarla kuklacılık oynarken.
bedenim özüne dönmek istiyor, toprak ana açmış kollarını.
ben bedenime sahip çıkıyordum.
diğer insanlar mutluydu, korna sesleri geliyordu biz birbirimizi yerden yere vururken.
"aşk bize göre değilmiş" cümlesi beynimin koridorlarını turlarken, bir kadının çığlıkları geliyordu yoldan.
bir pezevenkle aynı masaya oturmak gibiydi,
ve onun kafasını o masaya vurarak kırmak istiyordum.
başıma vuran bıçak saplantısı ağrısındaki bıçağı alıp onun yüzünü kesmek istiyordum.
kendimden korkuyordum.
korkacak kadar güçlü ve hiç kimseye sığınamayacak kadar zayıftım,
insanlar kötüydü bilirdim.
bir sen iyisin be aysel. 
merhaba aysel, merhaba. balkondan el sallıyorum sana.
kızıyorsun değil mi sende bize?
şiirin sonu gelmeden başa sardım yol boyunca,
sevdiğini duymamı istemezdi zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder