4 Ocak 2016 Pazartesi

"anlatmam gereken çok şey var." pişmanlıklarından sıyrılıp gelmişti kadın. uzun süredir her gece kabus gördüğünden, oldukça uykusuz gözüküyordu. sanki aylardır sadece koşuyor hiç derin nefes almasına izin verilmiyordu. vücudunu hissedebilmek için yemek yemiş her gün, her gece. yatağında yemek yediği için kabuslar gördü geceleri belki de, bilinç altında canavarlar ölmüştü çoktan. geceleri üzerine yattığı yiyecek kırıntılarıyla onları beslediğini bilmiyordu bile. biri ona yatağında yemek yeme dememişti ki, kimse uyarmamıştı. insanların yemek masaları vardı, kimse başka bir insanın nerede yemek yediğini umursamazdı. istersen bir kuş yuvasından ekmek kırıntısı çal onu ye, istersen çocuğuna yemeğin olmadığını söyleyemeyip bir an önce onu uyutmaya çalış. kimse dönüp sana bakmazdı, hepsinin kendi masası vardı. sıcak koltukları vardı. koltuğu olan zaten rahat yaşardı. kadın anlatması gereken "çok şey"i sadece düşündüğünü fark etti ve gerçekten ne kadar çok olduklarını. bir cümlenin sonu gelmeden ikinci paragrafa geçiyordu. can acıtan bir durumdu. ben o kadın kadar hızlı düşünemiyordum ya da düşüncelerimi bu kadar açık bir şekilde dışarı vuramıyordum hem de bu hızda. çok akıcı gidiyordu, ve kadının kendi kendine olduğunu bildiğiniz konuşması bittiğinde yüksek bir dağın tepesine gelmişsiniz de artık atlamanız gerekiyormuş gibi hissediyorsunuz. duygudan duyguya hızlı sokuyor bu sırada verdiğiniz tepkileri de kontrol edip size göre kendini durdurmayı beceriyordu. insanların yanında konuşmuyordu pek, insanların yanında konuşmak acı verici bir şeydi. kendi kendine konuşuyor, duvarlara yazılar yazıyordu. duvarlarında yazılar vardı, siyah duvarlarda tebeşirlerle yazılmış hiç bir dile benzetemediğim yazılar. perdeleri üzerinde büyük delikler olan bir danteldi sadece. insanların onu görmesini engellemek için vardı perdesi yoksa takmazdı perde falan, dışarıyı seviyordu, doğayı, bir avuç kalmış bahçesini. konuşmaya başlamasını bekliyordum, odanın içinde dolanıp durdu. dikkatli dudaklarını oynattığını fark ettim. o konuşuyordu aslında, ben duymuyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder