25 Ocak 2016 Pazartesi

kınayı karmaya başladım. küçükken annemden duymuştum "kına karmak". çay tabağının yetmeyeceğini biliyordum ama kına donar diye çay tabağı daha mantıklı gelmişti. meraklı gözlerle beni izliyordu, hırkasını çıkarırken. ona çok güzel bir ses tonuyla soyun demiştim. kaç defa olduğunu hatırlamıyorum ama o kadar çok sormuştu ki ne yapacaksın diye, benim cevap vermemekteki ısrarımı kavrayamamıştı. hırkasını camın yanındaki sandalyeye astı,onu izlemiyordum ama izlememi istediği seziliyordu. tekrar ne yapacağımı sordu, cevap vermek için başımı kaldırdığımda pijama olarak giydiği tişörtünü çıkardı. ne kadar da kurnaz bir adamdı ve bunu sıfatına yakışır bir şekilde yapıyordu. duraksamamaya çalışarak ondan rica ettiğim şeyleri yapmasını istedim. tişörtü de sandalyeye kibarca fırlattıktan sonra sandalyeye oturdu. neden oturuyorsun der gibi baktım. Onunlayken kelimeleri kullanmak saçmaydı, kelimeler kendi gereksizliklerini biliyormuş gibi kendilerini göstermiyorlardı. bizim anlaşmamız için sade bir sessizlik yeterliydi. ayağa kalktı ve yanıma gelip oturdu. "bana sorman gereken bir şey yok mu?" ne mükemmel bir soruydu, ne yapmak istediğimi anlamış ve onun bedeni için ondan izin istememi bekliyordu. "pantolonunu da çıkar bence" bunu dedikten sonra yüzündeki ifadeyi aklımdan çıkaramıyorum. bu cesaretim onu çok şaşırtmıştı, ve tabi hoşuna da gitmişti. "pantolonunu çıkardıktan sonra yatağa uzan" ve eklemiştim "yüz üstü". ne olacağını merak ediyordu. ve bu merak onu dediklerimi yapmaya itiyordu. kınayı kararken küllükte yolunu bulmuş sigaramı söndürdüm, çay tabağı ve kalemimi alıp yanına gittim. ellerini iki yana açmasını söyledim. küçükken anneme masaj yaparken vücuduyla elleri arasında bacaklarımın sığabileceği kadar bir mesafe olurdu, o mesafeyi sağladı. elimdeki çay tabağını yüzünü çevirdiği lambanın yanına koydum. sırtı çok güzel gözüküyordu. soğuk karışımımı sırtına değdirdiğimde irkildi. bir anda doğruldu "istemiyorum". ne demek istemiyorum! nasıl bu kadar güzel bir şeyi istemez. en güzel tuvalim seçmiştim onu. hiç bir beyaz bez bu hissi bana vermeyecekti hiç bir insan buna layık olamamıştı. onun teninin güzelliğiyle benim parmaklarımdan akanlar kıskanılacak bir sanat eseri oluşturacaktı. bunu nasıl istemezdi. hem bu güzel diye tabir ettikleri o iğrenç sevişmelerden daha hisli bir şeydi. sarılmaktan biraz daha öte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder