3 Ocak 2016 Pazar

dört kişiydik, biri annem yaşlarında bir kadındı yalnız saçlarının uçları anneminkilere göre daha açık renkti. ve üzerinde kırmızı bordo tonlarında bir can yeleği vardı annem kırmızı rengini hiç sevmezdi. benim annem olmasa bile o sırada annem olarak gördüğüm biriydi sanırım. sürekli yanımdaydı ve yaşça benden büyüktü. korumacı bir tavrı vardı. yüzünün ince ve uzun olduğunu hatırlıyorum, yüz detayları hakkında bir resim yok aklımda, saçlarını toplamıştı.sürekli yanımdaydı. neden burada olduğumuzu anlamaya çalışıyordum. insanlar olabildiğine ciddi ve korumacıydı ya birileri tarafından önemli bir şey için gönderilmiştik ya da birilerinden kaçıyorduk. herkesin bir görevi vardı, biri dışarıyı gözlüyordu uzun boylu iri bir adamdı. saçları kazınmıştı, fark ettirmemeye çalışsa da telaşlıydı, elindeki telsize benzer şeyle oynamasından anlamıştım. elinden geldiğince soğukkanlı gözükmeye çalışıyor, yanlış bir karar almak istemiyordu. kadın benim sol tarafımdaydı hep, bekliyordu. sanki onun görevi buydu. ben hastaymışım gibi başımda bekliyor, bir yandan da diğerlerinin gerginliğini azaltmaya çalışıyordu. anneme benzetmem bu yüzdendi sanırım, annecilik oynamayı beceriyordu. ben nerede olduğumu anlamaya çalışırken uzun boylu diye bahsettiğim iri kıyım sağ taraftaki kapıya yöneldi. florasanla aydınlatılmış demir bir odanın içindeydik, her şey beyaza boyanmış ama zamanla kirlendiği için gri gözüküyordu. soğuk bir yerdi. kapı açılınca kafamı sağa çevirdim. denizin ortasındaydık. bu çok garipti. hafızamı kaybetmiş gibiydim. elimi tutan kadının elinden elimi yavaşça çekip kapıya doğru gittim. denizin ortasındaydık, derinliği anlayamadım. sol taraftaki kapının ardında olduğunu bildiğim -iri adamın sürekli yanına gitmesinden ve konuşmalarından biliyorum- dördüncü kişiye doğru nerede olduğumuzu sordum. yanımdaki büyük ihtimalle o anki gerginliğinden bilmiş ses tonuyla denizin ortasındayız dedi. bir an sinirlensem de havadaki ciddiyetle kendime geliyorum. sağ taraftaki kapının arkasındaki adamın yanına gidiyorum. uzun saçlı bir adam, diğerine göre biraz daha küçük duruyor ve bembeyaz teni var, sanki vücudundaki tüm kan çekilmiş gibi. önünde üç tane ekran var biri karıncalanmış çalışmıyor. iki tane yön belirleyen klavye vardı. koordinatlarımızı bulmaya çalışıyor diye düşünmüştüm ama sonradan ekranda bir harita belirdi, kaçış haritamız olduğunu anladım. işinde profesyonel biri olduğu belliydi, her şeyi öyle hızlı yapıyordu ki. adamın yanından çıktım denize bakan kapıya yöneldim. anneci tavrıyla kadın da peşimden geldi. bir an ne olduğunu anlamadım, ikisi de telaşlanmıştı nefes alışverişleri hızlanmıştı. kadın bir şeyleri halledebilecekmiş gibi içerdeki adamı çağırmaya gitmişti. neden bağırmadı? ben olsaydım seslenirdim, bağırmaması gereken bir şey mi olmuştu? denize daha dikkatli baktım. denizin üzerinde yuvarlak siyahlıklar oluştu, yanımdaki adam sonuna kadar açık kapıya uzandı. kötü bir şeyler oluyordu. siyahlıklar daha da belirginleşiyordu, hava kapalıydı. denizin üzerinde, yaşadığım şehirde gördüğüm yüzen pislikler gibi bir şeyler vardı. yanımda kapıyı tutan koşarak arka tarafa gitti. ne kadar çok olduklarını gördüm. yavaşça yukarı doğru çıkıyorlardı. insanlar, yüzlerce insan vardı denizin içinde. ve sanki uykularından uyanıyor mezarlarından çıkıyorlardı. omuzları da gün yüzüne çıktı, yavaş tüm gövdeleri görmeye başlamıştım. gövdeleri dışardaydı, sanki yüzmüyor denizde yürüyorlardı, hem de öyle derin bir denizde. iri adam yanıma geldi kapıyı kapatmaya çalıştı. tüm yüzlerde gülümseme gördüm. kızıl saçlı bir kadın yanaştı ilk önce. geminin altından geçerken gördüm onu. yüzyüze gelebileceğimiz bir yere geçtim. iğrenç bir gülümseme vardı yüzünde çıplak vücudunu suyun içine sokup renkli gözleriyle bana baktı. çok korkmuştum, sinirlenmiştim. bir hışımla kapının önüne gittim. sesler geliyordu. içerdeki koridordan odaya geldiler, iki tanesi geldi ilk önce. ikisi de erkekti ve beraber yola çıktığımız erkekleri bağlamaya başladılar. ellerinde büyük ipler vardı. ben korkmuyordum ama yanımdaki kadın bana sarılıyor beni korumaya çalışıyordu. yüzlerinde çok kötü gülümsemeler vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder