23 Ocak 2016 Cumartesi

bu ne güzel bir resim, sen ne güzel bir ressamsın. dudaklarımda yaralar çıkıyor başka adamlar değdikçe, delilik kalemimden akıyor tenine, ve içinde dağılıyor, şeffaf teninden görünerek. parmak uçlarımla yön veriyorum deliliğine, benim parmak uçlarımdan akıyor hayat. damlıyor çocuklarımız odanın nemli tavanından, odan ölümler dolu rutubet kokuyor. sağındaki ışığın etrafında dönüp duruyor sivrisinekler, bizim dansımıza özeniyorlar. her şeye rağmen dans edebilme cesaretimizi kıskanıyorlar. bana kalsa boyarım gökyüzünü, bana kalsa her yeri boyarım. ama gözlerindeki gökkuşağını çıkarsak göreceksin yatağındaki küçük mezar taşlarını. kendine kızacaksın, acıyacaksın ayak izinden bebek mezarlarına. toprağa bulaşan çıplak ayaklarını öpmekten bıkmayacak çocukların. tanrının sana verdiği güzelliğe renk katmak için var edilmiş sanki, tanrı ilk önce senin heykelini yapmış bulabildiği en güzel çiçek kokularından, rengini seçememiş ve bana ruhundan bir parça bırakmış sana rengini katmam için. sen ne güzel bir renk, ne güzel bir şarkı olacaksın. ayaklarımı dayadığım balkon demirleriyken ses tellerin notalarını yazdım ve maskelerini çıkarıp şarkı söylemeye başladılar boğazına yerleşmiş köylü farelerim. tüm masalları değiştirdim, prensesler savaşıyor artık, cadılar deterjan yapmaya başladı, prensler hayalperest. yeni yazdığım masallarımı anlatacağım sana, huzurlu uyumak istediğin gecelerde. sen ne güzel bir ruh, sevdiğim karalamamsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder